Project Description
Kraniosakral Osteopati
Kraniosakral Osteopati
Akciğerlerin nefes aldığı ve kalbin attığı gibi merkezi sinir sisteminin de istemsiz bir ritmik hareketi vardır. Ayrıca Beyin Omurilik Sıvısının (B.O.S.) beyin ve omurilik çevresinde bir hareketi mevcuttur.”Kan beyin bariyeri” nedeniyle sinir hücrelerinin BOS ile beslenmesi ve oksijenlenmesi gerekir.
Osteopatlar; Kranial ve sakral kemiklerin birbirine içinden geçen BOS ve bunun ritmi aracılığıyla bağlantılı olduğunu ve buradaki ritmik hareketin bir yandan lenfak drenaj sağlarken bir yandan vücudun iç ritmini belirlediğini öğrenirler. Osteopati eğitimi sırasında kişinin içinde bulunduğu psikolo-emosyonel duruma göre bu kraniosakral ritmin de değiştiğini söyleyen osteopati deneyimleri anlatılır. Buna göre normoaktif bireylerde BOS salgılanma ritmi(Primer Respiratuar Mekanizma-PRM) 7-14kez/dk iken (yani BOS sıvısının beynin içindeki dördüncü ventrikül denen yapıdan bir dakikada kaç kez salgılandığını ifade eder ki bir osteopat bunu ellerini danışanının kafatası üzerine koyarak dakikada kafa kemiklerinin kaç kez açılıp kapandığını saymak suretiyle belirleyebilir)depresyondaki kişilerde kraniosakral ritim 1 dk’da 4 kez ve altında açılıp kapanabilir hatta hiperaktif kişilerde bu durum bu ritmin hızlanması 14’ün üzerine çıkması söz konusu olabilir.
Kraniosakral terapi
Osteopatinin bir bölümü olup kafatasındaki kemikler ve bunların vücutla bağlantısı; kafa zarları(meninks’ler) yüz kemikleri,sıvılar, organlar ve merkezi sinir sistemi (beyin-beyincik ve omurilik) ile çalışır. Aynı zamanda kafa çiftleri (kranial sinirler) hem de sakrum üzerinden çalışılarak kronik rahatsızlıklarda sempatik sinir sistemi yönünde kayan denge parasempatik sinirlerin uyarılması (n.vagus stimülasyonu da butekniklerden biridir) sağlanır. Böylelikle istemsiz olarak tim vücut işlevlerimizi yerine getiren otonom sinir sisteminin dengesi sağlanmış olur. Kraniosakral Osteopatinin sonucunda; disfonksiyonel solunum paterninde düzelme, sindirim sistemindeki nöral uyarının dengelenmesi sonucunda karın faydasından çeşitli sıvı akış artışına dair sesler gelmesi, hatta bazen rezone olunduğunda eski travmalara dair anıların hatırlanarak nazikçe desteklenmesi ve duygusal deşarj yaşanması gibi etkiler görülebilir. Sonuç olarak beyin dokusu da bir organ olarak yaklaşılması gereken ve vücudun tamamıyla içime geçmiş bağlantıları olan bir yapıdır.
Örneğin: Osteopatik bakış açısına bir örnek sol diz ağrısından uzun süredir yakınan bir bayanın diz muayenesinde dizin iç kısmında diz kapak kemiğinin altındaki femur kemiğine olan sürtünmesinin medial(iç) tarafta daha yoğun gözlenmesi üzerine yapılan fasyal muayenesinde sol adduktör (kasık iç kasları) grup kaslardaki tonus artışı(gerginlik) dikkat çekicidir. Bu muayenenin sonrasında addüktör kas grubunun aşırı uyarılmasına yol açan bu bölgenin duyu sinirlerinin geldiği bel omurları disfonksiyon açısından test edildiklerinde bu bölgenin duyusunu alan L2 –L3 ve L3-L4 bölgelerinde disfonksiyon gözlenmektedir. Aynı bölgede bulunan iç organlar muayene edildiğinde sol böbrek fasyasında gerginlik ve sol böbreğin hemen alt komşuluğundaki Psoas Majör(kalça bükücü kas) kasında tonus artışı gözlenmiştir. Muayeneye pelvise doğru devam edildiğinde sol üreterde de fasyal yapışıklık ve hassasiyet görülmüştür.Tüm bunların üzerine hastadan alınan ilk hikayede son dönemde hiçbir hastalık ya da iltihabi bir durum yaşamadığını söyleyen hasta,yapılan muayene ve tedavi esnasında yeniden yapılan sorgulama sonucu aslında 4 ay önce bir sistit yaşadığını, geç farkettiğini, antibiyotik tedavisini de tamamlamadığını ifade etmiştir. Bu durumda sol diz ağrısı olan hastanın muayene ve yapılan ilk seans osteopatik tedavide ağrısında azalma gözlemlenmiş ve azalma devam etmiş ağrı geri gelmemiştir. Böylesi bir durumda kişinin dizi ağrıyor diye dize yönelik ağrı kesici ya da ödem giderici tedavi ve egzersiz protokollerinin uygulamak yüzde yüz iyileşmeye ulaşılamamasına yol açacaktır.
Kimler Osteopat ünvanını alabilir?
Fizyoterapist ya da doktorlar mezuniyet sonrası eğitimlerle 5 sene süreyle dünyanın farklı yerlerinde ve şu anda Türkiye’de bulunan üç farklı okuldan eğitim alarak, 5 senenin sonunda her 4 sınavdan başarıyla geçerek mezun olup osteopat diploması ve ünvanı alabilirler.